Türkiye, Ermenistan’a saldırmak için uygun bir an bekliyor

11266

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı

Turgut Özal’ın ölümünden sonra Süleyman Demirel cumhurbaşkanı olur. 16 Mayıs 1993’te parlamentoda yapılan seçimlerin üçüncü etabında, Türkiye’nin en uzun süreli siyasetçi-devlet adamı Demirel, dokuzuncu cumhurbaşkanı olarak seçilir. Haziran ortalarında “Doğru Yol Partisi” genel başkanı Tansu Çiller’e yeni hükümeti kurma görevi verir. Türkiye, tarihinde ilk olarak kadın başbakana sahip olur.

Ermenistan-Türkiye ikili ilişkileri, genelde uluslar arası konferanslar çerçevesinde sürdürülmüştür.

Karabağ’daki savaş yeni boyutlar almaktaydı. Haziran ortalarında Abulfaz Elçibey yönetimden uzaklaştırılır. Haydar Aliyev onun yerini alır. Türkiye, hukuki yoldan seçilmiş olan Azerbaycan yönetimine karşı başlatılan ayaklanmayı telin eder. “Ankara, cumhurbaşkanı Elçibey’i devirme denemelerinden dolayı ciddi bir şekilde rahatsızlık duymaktadır”,- diye açıklar Çetin.

Karabağ güçleri 1993 yazında Ağdam’a girdiklerinde, cumhurbaşkanı Demirel başkanlığında toplanan Güvenlik Konseyi oturumu sonrasında gazetecilerle konuşan dışişleri bakanı Çetin, Azerbaycan’ın iç istikrarsızlığından faydalanan Ermenilerin yeni bölgeler işgal ettiğini belirtir. Ermenilerin bu toprakları ellerinde tutamayacaklarını ve karşılığında çok ağır bedel ödeyeceklerini açıklar.

20 Temmuz 1993’te Türk gönüllülerden oluşan yeni büyük bir grup Bakû’ye gelir. Bunların bir kısmı hemen Ağdam cephesine gönderilir. Gönüllüler grubu yöneticilerinden biri, MHP üyesi Kemal Çakır, Hürriyet’e verdiği demeçte, “Ata topraklarımızın Ermenilerin eline geçmesi düşüncesini kabul edemedik. Azeri kardeşlerimiz cephede hayatlarını kaybederken evde oturamazdık”,- demekteydi.

Eski başbakan Ecevit, Azerbaycan ile Nahcivan arasında koridor açılması niyetiyle Türk birliklerinin hava operasyonu gerçekleştirmelerini talep etmekteydi. Elçibey “Türkiye’nin, kayıp vermeden, hava operasyonları sayesinde benzer bir koridor açma imkânı var. Ancak bu şekilde Dağlık Karabağ’daki kayıpları dengeleyebiliriz. Ancak bu yolla Ermenistan’ı, Azerbaycan’la adil bir anlaşmaya ikna edebiliriz”,- demekteydi.

Türkiye cumhurbaşkanı Demirel “Türkiye, Azerbaycan’ı kurtarmak için savaş batağına girmez. Azerbaycan halkının kendisi Ermenistan’a darbe vurmalı. Türkiye bu adımı attığında Rusya Ermenistan tarafını tutar, bu ise Türkiye’nin çıkarlarına uygun değildir”,- demekteydi.

“Anavatan Partisi” milletvekilleri 1993 Ağustosunda hükümetten askeri müdahale talep eder. Hürriyet, Ermenistan sınırı yakınında 50 bin kişilik Türk ordusunun konuşlandırıldığını belirtir. Reuters ve Xinhua, Türk silahlı kuvvetlerinin hazır duruma geçirilmiş olduğunu ve savaşa atılmayı beklediğini, Türk uçaklarının ise Ermenistan sınırları boyunca keşif uçuşları yapmakta olduğunu bildiriyorlardı.

Eylülün 5’ini 6’ya bağlayan gece, Türkiye tarafından sınıra doğru ateş açılır. Ermenistan’da konuşlanmış olan Rus sınır birliklerinin komutanı, tümgeneral Aleksandır Babenko, Rusya Federasyonu’na, sınır birlikleri yönetiminin, Ermenistan-Türkiye sınırında Türk ordu birliklerinin ağır donanım ve topçu birlikleriyle takviye edilmesi ve bu birlikler tarafından bölgenin teknik rekonstrüksiyonunun gerçekleştirilmesinden endişe duyduğunu belirtir. Sınır birliklerinin basın hizmetleri tarafından, yönetimin sınırda hüküm süren durumu takip ettiği ve 13 Kasım 1921 tarihli Kars Antlaşması uyarınca, çatışma durumuna izin vermemek için gerekli tasarrufların ele alınmış olduğu belirtilmekteydi.

Başbakan Çiller, Ermenilerin Nahcivan’a dokunduklarında, kendisinin de savaş izni alabilmek için meclise başvuracağı konusunda tehdit savurur.

Ermenistan güvenlik konseyi toplanır. 6 Eylülde gerçekleştirilen Ter-Petrosyan-Demirel telefon görüşmesi esnasında, Türkiye silahlı kuvvetlerinin Ermeni-Türk sınırında görülen birikimi konusu görüşülür.

Bir Türk savaş uçağı 13 Eylülde Ermenistan-Türkiye sınırı boyunca, Armavir bölgesinde keşif uçuşu yapar. İki kere Ermenistan’a doğru top ateşi açılır.

Ermenistan ve Rusya arasında 30 Eylül 1992’de imzalanan antlaşmaya istinaden Türkiye ve İran’la olan sınırların dokunulmazlığı ve güvenliği Rusya tarafından sağlanacaktı. Kısa bir çalışma ziyareti için 15 Eylülde Moskova’da bulunan Ter-Petrosyan, Yeltsin’le görüşür. Ermenistan cumhurbaşkanı ile devlet bakanı Vazgen Sargısyan, aynı gün Graçov’la görüşürler.

Papazyan, Türkiye’nin Ermenistan’a karşı ele alacağı projeler ve niyetleri hakkında bir şey söylemekte zorlanmaktadır. “Bizimkiler, Türk silahlı kuvvetlerinin hareketlerini ve Ermenistan sınırına yaklaşmasını gözlemliyordu. Gerçek bir tehlike olduğu konusunu ciddi kabul ediyorduk. Ter-Petrosyan, Yeltsin’le yaptığı görüşme esnasında, Ermenistan’ın ciddi bir tehlike algıladığını ve Rus tarafının kendi duruşunu net bir şekilde göstermesini istediğini söylemişti. Bunun haricinde, Özal tarafından yapılan ve Yerevan’a bir-iki bomba atma konusundaki ölçüsüz sözleri de vardı. Şapoşnikov’un meşhur açıklaması olmasaydı, Türklerin adımları ne olurdu bilemem. Lakin Türk tehlikesi bizim tarafımızdan son derece ciddi algılanmaktaydı”.

Fransa’nın Yerevan’daki elçisi France d’Harting 7 Ekimde Ermenistan’ın sınır bölgelerini ziyaret eder. France d’Harting’i daha çok Ermenistan-Türkiye sınırı, Ermenistan’ı Türkiye’ye bağlayan irtibat yolları ve Türk ordusunun Ermenistan sınırları yönünde gerçekleştirdiği hareketler ilgilendirmekteydi.

Yunanistan’ın eski Ermenistan elçisi Leonidas Khırizantopulos’un hatıralarında, Türkiye’nin 1993 yılında Ermenistan’a saldırmaya hazırlandığı yazılıdır. Cumhurbaşkanı Yeltsin, 1993 Eylülünde parlamentoyu fesheder. Buna karşılık parlamento cumhurbaşkanını görevinden alır. Hâsıl olan restleşme ortamı, 3 Ekimde kanlı bir çatışmaya dönüşür. Parlamento başkanı Ruslan Khazbulatov, başbakan Çiller’le önceden gizli bir anlaşma sağlamıştı. Khazbulatov, Yeltsin’e karşı koyabildiği durumda, Rus sınır güçlerini Kafkasya’dan çıkararak Türkiye’ye, Kürt sorununu bahane edip, Ermenistan’a sınırlı saldırılar gerçekleştirme imkânı verecekti.

Resmi Ankara, Yerevan üzerinde baskı kurmak amacıyla Ermenistan’ın PKK militanlarıyla işbirliği içinde olduğu söylentilerini yaymaktaydı. Çiller Irak, İran, Suriye ve Ermenistan’ı Kürtlere destek vermekle suçlamıştı.

Ermenistan dışişleri bakanlığı, Ermenistan yönetiminin PKK ile hiçbir bağının olmadığını ve Yerevan’da bu örgütün yazıhanesinin bulunmadığını açıklar. Türk basını ve içlerinde içişleri bakanı Mehmet Gazioğlu’nun da bulunduğu bazı hükümet temsilcileri, sık-sık Ermenistan yöneticileri ile PKK arasında olan sözde bağlardan bahsetmişlerdir. Ermenistan dışişleri bakanlığı, bazı Türk yöneticilerinin benzer iftiralarla, Türk kamuoyunda Ermeni karşıtı eğilimler yaratıp, uluslar arası arenada Ermenistan’ın imajını zedelemek ve Ermenistan’la Türkiye arasında iyi komşuluk ilişkilerinin kurulmasını engellemek olduğunu açıklamıştır.

Khırizantopulos, Türk ordusunun sınır bölgesindeki hareketlerine ve 1993 Ekiminde Irak’a yönelik saldırıya yer vermektedir. Khırizantopulos, Türkiye’nin Ermenistan’a saldırı hazırlığı içinde olduğu haberini Fransa ve ABD’nin Yerevan’daki elçileri d’Artink ve Harry Gilmore’dan aldığını belirtmektedir. Şaşılacak olan ise, 1992-1994 Ermenistan’ını ayrıntılı bir şekilde ele almış olan Rusya elçisi Stupişin’in hatıralarında Türk tehlikesine değinmemesidir.

Khırizantopulos, Türk tehdidi konusunda Ermenistan yöneticilerinin uyarıldığı ve birliklerin güvenlik kurulu tarafından yüksek düzeyde hazır duruma geçirildiğini yazmaktadır. Ermenistan Milli Güvenlik Müsteşarlığı başkanı (1993-1994) tümgeneral Eduard Simonyans, Khırizantopulos’un iddialarını doğrulamaktadır. “Yunanistan’ın eski elçisinin anlattığı olay da dâhil, Türk ordularının farklı yönlerden Ermenistan topraklarına saldırı tehdidi birkaç kere var olmuştur. Türk ordusunun Ermenistan’a saldırı olasılığı hakkında bilgileri diplomatik kaynaklar dışında da elde ediyorduk. Asıl saldırı sonuçta gerçekleşmedi. Ciddi tehditler oldu, Türk ordusu Ermenistan sınırı boyunca yerleştirildi, sahra komuta merkezleri oluşturuldu, hem asker, hem donanım, hem de silah açısından birlikler takviye edildi”.

Türk tarafı 1993 yılının ikinci yarısında Ermenistan’a saldırmak için uygun bir an beklerken, Ermeni güçleri Karabağ savaşında eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi sınırlarını aşarak doğu, güney ve kuzey istikametlerinde ilerlemekteydi.

Ter-Petrosyan, 24 Aralıkta yaptığı açıklamada “Azerbaycan yönetimi, ihtilafı barışçıl bir şekilde çözmek için yapılan tüm girişimleri reddetti. Afgan mücahitler ve Türk askerlerinin çatışmalara Azerbaycan ordusu safında katılımı, Azerbaycan’ın, ümidini sadece askeri çözüme bağlamış olduğunu, yöneticilerin siyasetinin ise ihtilafın genişlemesi ve daha başka ülkelerin de dâhil olmasına yönelik olduğunu göstermektedir”,- demiştir.

_________________________________

Tatul Hakobyan, yirmi yıllık gazetecilik geçmişine sahiptir. 1991 yılından itibaren yazarlıkla uğraşmaktadır. Hakobyan, Kafkasya ihtilafları ve Ermenistan’ın dış siyaseti konularında uzmanlaşmıştır. Dağlık Karabağ ve Ermenistan-Türkiye ilişkileri konularında uzman seviyesinde ayrıntılı bilgiye sahiptir. Bu kitap Türkçe yayınlanmadan önce Ermenice olarak üç defa (2008, 2010 ve 2011), Rusça (2010), İngilizce (2012) ve Arapça (2012) yayınlandı. Kitabın Türk okur tarafından daha akıcı bir şekilde okunabilmesi için, Ermenistan’ın iç siyasi sorunlarıyla ilgili bazı bölümler ve savaşla ilgili olmayan ayrıntılar tercüme esnasında kısaltılmıştır.