Gorbaçov Ermenistan’da

1992

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Sekizinci bölüm

Abdurrahman Vezirov, 1988 Temmuzunda yüksek bir moralle Moskova’dan dönmekteydi. SSCB Yüksek Sovyet’i 18 Temmuzda Dağlık Karabağ sorununu görüşmüştü. “Şiddetli tartışmalar sonucunda Dağlık Karabağ’ın başvurusu reddedildi. Vezirov kendisini muzaffer hissediyordu. Bakû’ye döndüğünde bir bilim adamları grubunu kabul etmeye karar verdi. Polit komiserliğinin birinci sekreteri Fuad Musayev bizleri, Tofik Ğasimov, Leyla Yunusova, Eldar Namazov, Araz Alizade ve beni toplantıya götürdü. Orta boylu biri hızla odaya girdi. Aklıma gelen ilk şey ‘Ne kadar da Ermeni’ye benziyor’ oldu”,- diye yazmaktadır Zarduşt Alizade.1

Yüksek Sovyet,  Sovyetler Birliği’ne bağlı cumhuriyetlerden birinin bölgesinde, o ülkenin onayı olmadan değişiklik yapılamayacağına dair SSCB anayasasının 78. maddesine dayanarak, Ermenistan ve Azerbaycan sınırlarında değişiklik yapmayı imkânsız olarak kabul etti. Kremlin, diğer taraftan Ermenilerin taleplerini de kısmen yerine getirmeye çalışıyordu. Dağlık Karabağ, Sovyetler Birliği’ne dâhil olduktan sonra ilk defa olarak Gorbaçov’un kararıyla doğrudan Moskova’nın yönetimi altına alınır. Kremlin görevlilerinden Arkadi Volski altı aylığına Dağlık Karabağ’ın özel temsilcisi olarak tayin edilir. Volski’nin girişimleriyle Ermenistan ve Azerbaycan yöneticileri görüşmelerde bulunur. Bu görüşmelerden ikisi 1988 yılının Temmuzunda ve Ekiminde Stepanakert’te gerçekleştirilir.

Lakin Sumgait’te gerçekleşen Ermeni katliamlarından sonra Ermeni-Azerbaycanlı çatışmaları ve şiddet olaylarıyla gerçekleşen etnik temizlikler kaçınılmaz olur. 18–20 Eylül 1988’de Ermeniler Şuşi’yi, Azerbaycanlılar ise Stepanakert’i terk etmeye mecbur olur.

Özellikle yüz binlerin toplandığı Yerevan’daki mitinglerle kıyaslandığında, Bakû’de 21 Şubatta başlayan anti Ermeni gösterileri kalabalık değildi. 15 Mayısta, Bakû’deki Lenin meydanında, 15 bin dolayında kişinin toplandığı ilk büyük gösteri düzenlenir. “Tüm konuşmacılar Karabağlı ayrılıkçılara veryansın ediyordu. Ermenilere tehdit savuran veya hakaret eden konuşmacılar alkış almaktaydı. ‘meydanların bülbülü’ işçi Neymet Panahov’un gösterilerde ilk defa söz alması bu sıralarda oldu”,- diye yazıyor Alizade.2

Bakû’deki Lenin meydanında 17 Kasım 1988’den başlayarak 24 saatlik, süresiz gösteriler başlar. Bu gösterilerin çıkış nedeni Yerevan’daki Kanaker alüminyum fabrikası işçileri için sözde Şuşi yakınlarında bir pansiyon inşa edileceği haberi olur. Bu yalan haber kesinlikle provokasyondu. Meydanın başlıca kişisi iki gün boyunca bilimler akademisinin coğrafya enstitüsü uzmanı Enver Aliyev’di. 18 Kasım akşamı Aliyev meydandan döverek kovuldu, ardından da tutuklandı. 19 Kasımdan itibaren gösterilerin liderliğini 26 yaşındaki tornacı Panahov eline aldı. Lenin Meydanı, on binlerce kişilik gösteriler zamanında “Ka-ra-bağ” diye inliyor, milli şarkılar söyleniyor, “Azerbaycan topraklarının radikallerden ve Ermenilerden temizlenmesi” talep ediliyordu. Meydanın diğer ucunda ise Sumgait katliamlarından suçlu bulunup en yüksek cezaya çarptırılan Ahmed Ahmedov’un posteri asılıydı. 22–23 Kasımda Bakû, Kirovabad, Şamakhi, Şamkhor ve Mingeçaur’da Ermenilere yönelik katliamlar gerçekleştirilir ve son Ermeniler de bu şehirlerden kovulur. Ermenistan bu sefer karşılık verir. Bazı yerlerde, Gugark bölgesi başta olmak üzere, masum ve silahsız Azerbaycanlılar öldürülür. O zamana kadar, Mayıs ayında Ararat bölgesinde Azerbaycanlılara karşı şiddet uygulanmış, bin kadar Azerbaycanlı kaçmaya mecbur kalmıştı”.3

1988’in Haziran-Temmuz aylarında Ermenistan’ın Masis bölgesinde Ermeniler ve Azerbaycanlılar arasında çatışmalar yaşanır. Azerbaycanlı Ermenilerden farklı olarak Ermenistan’da yaşayan yaklaşık 160 bin Azerbaycanlının büyük bir kısmı Kasım ayına kadar konutlarını takas etmiş, satmış veya tazminat almıştı. Bazı verilere istinaden, birkaç bin Azerbaycanlı soyadlarındaki “ov” veya “yev” soneklerini değiştirerek Ermenistan’da kalmışlardır. 7 Aralık depremine kadar hemen tüm Azerbaycanlılar Ermenistan’dan, Azerbaycan’dan ise Bakû haricindeki hemen tüm Ermeniler ülke dışına çıkarılmışlardır. Göçler ve çatışmalar esnasında Azerbaycan’da ne kadar Ermeni ve Ermenistan’da ne kadar Azerbaycanlının öldürülmüş olduğu tartışmalı olarak kalmıştır.

AGİT 1992 ara bildirgesinde şöyle belirtilmektedir “Sumgait olaylarından yaklaşık dokuz ay sonra Ermenistan’dan Azerbaycanlıların çıkarılması veya göçü tamamlanmıştır. Azerbaycanlı göçmenler 160’ın üzerinde kişin öldürülmüş olduğunu iddia etmektedir, hâlbuki Ermenistan ölenlerin sayısının 25’i geçmemiş olduğunu ve sorumluların cezalandırılmış olduğunu iddia etmektedir. Ermenilerin hunharca katledilmiş olmalarına sebep olan en gaddar cinayetler Ocak 1990’da Bakû’de vuku bulmuştur. Katledilenlerin sayısı farklı hesaplamalara göre 60 ile 100 arasında değişmektedir”.4

Azerbaycanlı araştırmacı Arif Yunusov, 1991’de Moskova’da “Ekspres Khronika” gazetesinde, Ermenistan’da 215 Azerbaycanlının öldürülmüş olduğunu ve Azerbaycanlılara yönelik saldırıların KGB ve polis kuvvetlerinin yönetiminde gerçekleşmiş olduğunu yazmıştır. Sovyet Ermenistan’ı KGB şefi Husik Harutyunyan, Yunusov’a cevap olarak aynı gazetede, öldürülen Azerbaycanlıların sayısının 25 olduğunu belirtmiştir. Harutyunyan’ın belirttiğine göre, Ermenistan’da Azerbaycanlılara karşı şiddet kullanımı 1988 Kasımının sonlarında ve genelde Ermenistan’ın kuzey bölgelerinde, Kirovabad’dan kaçan ve Gürcistan üzerinden Ermenistan’a gelen soyulmuş ve katliama uğramış kaçakların gelmesiyle başlamıştır. “Öldürülen 25 Azerbaycanlıdan 20’sinin Ermenistan’ın bu bölgesinde, en başta da, en fazla sayı olan 11 kişinin öldürülmüş olduğu Gugark’ta öldürülmüş olduğu bunu göstermektedir”.5

Sovyetler Birliği içişleri bakanı Vadim Bakatin, 1988 sonlarında göçleri durdurmak amacıyla Ermenistan ve Azerbaycan’a gider. Bakatin, Spitak ve Kirovabad’da dehşet dolu Azerbaycanlılara ve Ermenilere rastlar. Bu insanlar ondan yardım ve korunma rica eder, fakat bu artık Bakatin’i aşmaktaydı. Bakatin, iki ülke içişleri bakanlarına da göçmenlerin zarar görmemesi konusunda emir verir. “Yerel yönetimler her şeyi düzene sokma konusunda söz veriyorlardı, fakat ben bir şey yapacaklarına inanmıyordum artık. Benim bakan olarak güvenebileceğim çok az insan vardı orada. Hepsini kovmak imkânsızdı”,- yazıyor Bakatin.6

Ermenistan’da deprem

Sovyet Gürcistan’ı önderi Cumber Patiaşvili, 7 Aralık 1988’de yıkıntılar arasında depremzedelere yardım etmeye çalışıyordu. Tiflis’teki yazıhanesinde sarsıntıları hissederek felaket bölgesine koşan ilk Sovyet görevlilerindendi. “Yıkılmış bir binanın yanında bir kadın yüksek sesle ağlayıp yardım diliyordu. Yaklaştım. Kızı yıkıntıların altında kalmıştı. ‘Sesini duyuyor musun, benim kızım o’ dedi bana, fakat ben ne yapabilirdim? Yarım saat içinde onlarca kişi toplandı ve kızı yıkıntıların altından çıkardılar. Orada gördüklerimi tarif etmem çok zor şimdi”, -diye anlatıyor yıkıcı depremin ardından 20 yıl sonra Tiflis’teki konutunda.7

Depremin merkez üssü Şirakamut köyüydü. Ruzvelt Papikyan o gün üç çocuğundan ikisini, 15 yaşındaki Hovhannes’i ve 12 yaşındaki Varsig’i, ayrıca kardeşi ile daha başka akrabalarını kaybetti. Felaket günü okulun yıkıntıları altında 111 öğrenci hayatını kaybetti. Papikyan her gün depremi anımsıyor, “Yıkıntılar altında kalanların haykırışları kulaklarımda”, -diye acıyla anlatıyor. “Deprem Şirakamut’ta 411 can aldı, ölenlerin büyük bir kısmı ya okuldaydı, ya da konfeksiyon fabrikasında. Okulda genel olarak çocuklar öldü, fabrikada ise kadınlar.8

7 Aralık depremi Ermenistan’ın bir çeyreğini tamamen veya kısmen yıkıma uğrattı. 25 binin üzerinde insan hayatını kaybetti ve yıkıntılar altında kaldı. On binlercesi yaralandı. Ermeni halkı yastaydı. Bazen aileler bütünüyle, okullar sınıflarıyla yıkıntılar altında kaldığından bazı cenazelerin yasını tutan yoktu. Vladimir Movsиsyan kardeşini kaybetmişti. “Benim acım beni boğmaktaydı, fakat genel acı hepimizi sarmıştı. Kardeşimin cenazesi esnasında, bir kamyonla, beş-altı çocuk tabutunu gömmeye götürdüklerini ve bu arabanın arkasından sadece beş-altı kişinin yürüdüğünü şimdiye kadar unutamıyorum. Korkunç bir manzaraydı”.9

Sovyetler Birliği dışişleri bakanı Eduard Şеvardnadze, 8 Aralıkta New-York’ta yaptığı açıklamayla, Mihael Gorbaçov’un katılımıyla öngörülen etkinliklerin yapılmayacağı, Gorbaçov’un Küba ve Büyük Britanya’ya yapacağı resmi ziyaretlerinin ise Ermenistan’daki feci depremden dolayı ertelendiğini bildirir. Gorbaçov aceleyle Moskova’ya döner. Mihael ve Raisa Gorbaçov’ların uçağı 10 Aralıkta Moskova’dan [Gyumri] Gümrü’ye yönelir. Sovyetler Birliği yöneticisinin yönetimde bulunduğu yaklaşık altı buçuk yıl esnasında Ermenistan ve Transkafkasya’ya yaptığı ilk ve son yolculuktur bu.

Ülkenin hemen tüm yöneticileri o arada Yerevan’a ulaşmışlardı. Gorbaçov Tiflis’i ve Bakû’yü arayarak Patiaşvili ve Vezirov’u çağırmıştı. Azerbaycan yöneticisini halk havaalanında ıslıklar. “Dünyanın dört tarafından arayıp nasıl yardım edebileceklerini soruyorlardı. Vezirov aradı ve iki konvoyla yardım gönderdiğini söyledi, fakat Ermeniler yardımı sınırda geri çevirmişlerdi”,- yazıyor Fadey Sargisyan.10

Gorbaçov’un ağırlanması da pek sıcak değildi. Gümrü’den Yerevan’a dönüşünde SSCB önderi halkla temas kurar. Ermeni görevlilerden Levon Çakhmakhçıyan’ın yazdığına göre Gorbaçov arabadan indiğinde ilk soru Karabağ’la ilgiliydi. “Mihael Sergeyeviç Gümrü’den daha yeni dönmüştü ve Yerevanlıları deprem bölgesi ilgilendirecektir diye düşünüyordu. Hâlbuki ‘Karabağ ne zaman Ermenistan’a bağlanacak’ diye sordular. Gobaçov sinirli bir şekilde tepki verdi. Ne kendisi ve ne de Raisa Maksimovna Gorbaçova, böyle ağır bir anda felaketi unutup Karabağ nasıl sorulur diye anlayamıyorlardı”.11

Fadey Sargisyan üzüntüyle belirtmektedir. “Gorbaçov’un ve eşinin depremin yarattığı felakete derin acıyla baktıklarını söylemem gerekir. Tabii ki, her yerde onları gerekli olan saygıyla karşılamadılar, hatta bazı yerlerde çok rencide ettiler. Bu durum halkımıza yakışmıyordu ve benim için üzüntü vericiydi”.12

“Karabağ” komitesinin tutuklanması

Gorbaçov, 11 Aralıkta Yerevan’dan ayrılmadan önce televizyonda Karabağ sorununa değinerek Azerbaycan’ın eski yöneticilerini Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Ermenilerine karşı “Lenin geleneklerine aykırı” davrandığından dolayı suçlar. “Karabağ” komitesini ve üyelerini de sert bir şekilde tenkit eder. “Karabağ konusunu şimdi gayrı samimi insanlar, siyasi demagoglar, maceraperestler kullanmaktadır. Azerbaycan tarafında ‘ölürüz de Karabağ’ı vermeyiz’, burada da ‘ölürüz de Karabağ’ı alırız’ sloganları duyuluyor. Karabağ onlara çoktandır gerekmiyor ve hiçbir zaman da umurlarında olmadı. Onlar iktidar için mücadele ediyor”,- diye açıklar Gorbaçov. Sovyetler Birliği’nin yöneticisinin konuşması Ermeni ve Azerbaycanlı halklarına yönelik gecikmiş bir seslenişti. İki ülkede de şiddet olayları olmuş, Ermenileri Azerbaycan’dan, Azerbaycanlıları ise Ermenistan’dan kovmuşlardı. Dağlık Karabağ’da Ermeni-Azerbaycanlı “barışı” ancak Sovyet güvenlik kuvvetleri tarafından sağlanmaktaydı.13

Gorbaçov’un Ermenistan’da bulunduğu günlerde ve ertesinde Yerevan kolluk kuvvetleri komutanı korgeneral Albert Makaşov’un emriyle 10 Aralıkta “Karabağ” komitesi’nin 11 üyesinden beşi, Levon Ter-Petrosyan, Vazgen Manukyan, Aleksan Hakobyan, Samvel Gevorgyan ve Babken Ararktsıyan tutuklanır. “Gorbaçov eşiyle felaket bölgesine gitmişti. Biz, ona uygun olmayan açıklamalarda bulunuyorduk ve depremin dahi insanları Karabağ hareketinden caydırmadığına ikna oldu. Bu duygular içinde oldu tutuklamalar. Hapiste işkence veya kötü muamele olmadı, hapishaneler de değişmişti. Altı ay istirahat ettik”,- diyor Manukyan.14

14 Aralık-7 Ocak arasında, komiteyle sıkı ilişkiler içinde bulunan Khaçik Stabultsyan, Yüksek Sovyet milletvekili Aşot Manuçaryan, Vano Siradeğyan, Samson Ğazaryan, Hambardzum Galıstyan, Rafayel Ğazaryan ve Davit Vardanyan tutuklanır.”Karabağ” komitesi tutuklanmadan sükûnet olmaz diye Gorbaçov’a telkin etmişlerdi. Kimseyi belirtmek istemiyorum, fakat büyük ihtimalle benzer güçler vardı. Yıkıntıların yanında insanların Karabağ’dan konuştuklarından dolayı şaşkındı ve sinirlenmiş”,- diye anımsıyor Rafayel Ğazaryan.15

Aşot Manuçaryan ekler. “Tutuklama arzusu her zaman da olmuştu, fakat aynı zamanda açıklanmış bir politika vardı ve bu adım buna ters düşerdi. Gorbaçov için karar vermek zordu. Manevi açıdan ‘uygun’ bir andı. Gümrü’ye gittiğinde, insanlar yıkıntılar arasında Karabağ hakkında sorular sormaya başladı. Gorbaçov’a yaltaklık edenler, bunu sözde “Karabağ” komitesinin organize ettiğini söyler. Bu durum, Karabağ sorununun halk için ne denli önemli olduğunu göstermekteydi ve tüm bunlar Gorbaçov üzerinde manevi açıdan ezici bir durum yaratmıştı”.16

Suren Harutyunyan, 17 Aralıkta televizyondan “Karabağ” komitesini Ermeni halkının bir numaralı düşmanı olarak açıklar.17

“Karabağ” komitesi üyelerine birkaç suçlama birden yöneltilir. Toplum düzenini bozan toplu hareketler düzenlemek, miting ve gösteri düzenini bozmak ve milletler arasında düşmanlığı körüklemek.

Lakin komitenin tutuklanması, hareketi durdurmaz. Levon Ter-Petrosyan, olaylardan yaklaşık 20 yıl sonra şöyle yorumlamaktadır. “Karabağ” komitesi 11 kişiydi ve buna bağlı olarak, diyebiliriz ki, yaklaşık 300 aktif çalışanı vardı. Üç saatte 100 bin kişilik bir miting düzenleyebilirdik. Otomatikman öyle bir mekanizma oluşmuştu ki, telefonlar ve arabalarla çevre bölgelere haber vermek suretiyle üç saat içinde Hürriyet Meydanı’nda hep 100 bin kişi toplanıyordu”. Ter-Petrosyan, hareketin “Karabağ” komitesiyle sınırlanmadığını itiraf etmektedir. “Daha 1988 Eylülünde olayların nasıl geliştiğini hissederek er veya geç bizi tutuklayacaklarını hesaplamıştık. Gizli bir “Karabağ” komitesi meydana getirdik. Bu komitede beş kişi vardı, Yercanik Abgaryan, Davit Şahnazaryan, Albert Bağdasaryan, Avetik İşkhanyan ve Arşak Sadoyan. Daha sonra onlara gayrı resmi olarak Vitya Ayvazyan ve Sımbat Hakobyan da eklendi. Bu yedi kişi gizli tutuluyor, hiç kimse onları bilmiyordu”.18

Aralık 1988’de Azerbaycan’da da tutuklamalar gerçekleşir. 4 Aralığı 5’e bağlayan gece, Lenin Meydanı Sovyet ordusu tarafından temizlenir. Yüzlerce gösterici tutuklanır. “Bunların büyük çoğunluğu farklı sürelerle Azerbaycan’da veya Rusya bölgelerinde hapse atıldı. Neymet Panahov, ‘halk kahramanına’ âşık olmuş, şevkle yanan bir bakire ile birlikte “ambulansla” meydandan uzaklaştı. Onu daha sonra tutukladılar, bir süre soruşturma yaptılar ve… serbest bıraktılar”,- diye yazıyor Alizade.19

Ermenistan’ın “Karabağ” komitesiyle ilgili, üyelerinden bazılarının KGB ajanı olabileceği konusunda şüpheler vardı. Azerbaycan’da ise başlıca şüpheliler iki kişiydi, Panahov ve Halk Cephesi’nin bir diğer önemli üyesi İtibar Mamedov.

  1. Зардушт Ализаде, «Конец Второй республики» [“İkinci cumhuriyetin sonu”], www.azeribook.com/politica/zardusht_alizade/konetsvtoroy_respubliki.htm.
  2. Aynı yerde.
  3. Droşak, 1 Mart 1989, sayı 22-23.
  4. Interim Report of the CSCE reporteur Mission on the situation in Nagorno-Karabakh, considered on 28 February, 1992 by CSO of the CSCE.
  5. «Погромы в Армении: суждения, домыслы и факты», «Экспресс-Хроника», номер 16, 16 апреля, 1994 г.
  6. Вадим Бакатин, «Дорога в прошедшем времени», «Дом», Москва, 1999, с. 146.
  7. Patiaşvili ile yapılan mülâkattan, Kasım 2008, Tiflis.
  8. Papikyan’la yapılan röportajdan, 24 Kasım 2008, Şirakamut.
  9. Movsesyan’la yapılan görüşmeden, Kasım 2008, Yerevan.
  10. Fadey Sargıysan, “Kyanki daserı” [“Hayatın dersleri”], s. 232.
  11. Левон Чахмахчян, «Армения, 1988. Испытание декабрем», Москва, 2002, с. 120.
  12. Fadey Sargıysan, “Hayatın dersleri”, s.235.
  13. Yazarın arşivinden.
  14. Manukyan’ın, Ermenistan Devlet Radyosuna verdiği mülakattan, Kasım 2007.