Kevorkov’un dramı

2070

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Altıncı bölüm

1993 yılında Bayil (Bakû) hapishanesinde ruhsal açıdan öldürülen Boris Kevorkov, Karabağ güçleri tarafından rehin alınmış bir Azerbaycanlıyla takas edilmek niyetiyle Fizuli1 bölgesine getirilir. Rehinelerin takası konusunda çalışan üyeler vasıtasıyla Kevorkov, Dağlık Karabağ yönetimine (onların büyük bir kısmı zamanında kendi astı olmuştu) başvurarak kendisini takas etmelerini rica eder. Ardından Robert Koçaryan’ın cevabı gelir, -Kevorkov merhamete layık değildir-.2

Kevorkov, Dağlık Karabağ yöneticisi olduğu yıllarda (1973–1988) insanlara karşı haksız olarak kaba davranmıştır. Daha Bakû’de, Kirov bölge komiseri birinci sekreteri olduğu yıllarda Haydar Aliyev’in güveni ve desteğine mazhar olmuştu. “Kevorkov’un tabiatındaki kabalık, küfretme alışkanlığı, insanları sebepsiz yere işten kovması daha çok, yöneticilik yaptığı ilk yıllarda görülmekteydi. Birkaç yıl geçtikten sonra yavaş-yavaş değişti”, -diyor Dağlık Karabağ’da devlet görevlisi olup Kevorkov’la 8 yıl birlikte çalışmış, daha sonraki dönemde de 90’lı yıllarda Moskova’da kendisiyle yakın olmuş olan Yeğişe Sargıysan.3

Kevorkov’u tam olarak takdim edebilmek için onu kendi zamanına yerleştirmek gerekir. 1988’den sonra gelen yöneticiler bölgeyi Kevorkov’un zamanlarında yönetmiş olsalardı nasıl olurlardı acaba? Veya 1988’den sonra yönetime gelseydi, Kevorkov nasıl biri olurdu?

Semyon Babayan, Dağlık Karabağ Özerk Cumhuriyeti bölge yürütme komitesi başkanıydı (günümüz başbakanı mevkisine denk gelmektedir). Stepanakert’teki tarım makineleri fabrikasını yönetmesi için onu Dağlık Karabağ’a Kevorkov çağırmıştı. “Karmaşık bir şahıstı. Saygı demeyeyim, fakat Karabağ’da ondan korkuyorlardı. Kevorkov’un durumu çok zordu, Dağlık Karabağ, Azerbaycan bünyesindeydi ve Bakû’nün siyaseti doğrultusunda gitmeliydi. Bölge Ermenilerinin çıkarlarını hesaba katma konusunda ne imkânı, ne de isteği vardı. O zamanlarda hem Dağlık Karabağ’da Azerbaycan’ın siyasetini gerçekleştiren, hem de Ermenilerin çıkarlarını düşünen bir yönetici tasavvur etmek hayli zordu. Bir Gurgen Melkumyan örneği vardı. Az bir şey baş kaldırdı, Ermenilerin çıkarlarını savunmaya kalktı, birinci sekreter görevinden aldılar, Bakû’ye çağırıp mevkisini düşürdüler. Yine de Kevorkov’un Karabağ için iyi şeyler yapmamış olduğunu söyleyemeyiz”,- diyor Babayan.4

Dağlık Karabağ’ın en yaşlı ve tecrübeli devlet görevlilerinden Muşeğ Ohancanyan,  Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi bölge meclisi başkanı olduğu yıllarda (1962–1974) Kevorkov’la 6 ay süreyle çalışmıştı. “1973–74 yıllarında bölgenin tüm yöneticileri, Kevorkov, Aslanov, Muradov ve Samvelov gibi Bakû’den gönderilen emiserlerle değiştirildi. Nahcivan’da gerçekleştirilmiş olan beyaz soykırımı bunlar sayesinde tekrarlamak istiyorlardı. Ben ve bölge komiserliğinin birinci sekreteri Melkumyan, yılda birkaç kere Yerevan’a giderdik. Bizi görevden alıp Bakû’ye çağırmanın sebeplerinden biri de buydu”,- diyor Ohancanyan.5

Kevorkov, 1975 yılında yaptığı konuşmalarından birinde, Karabağ Hareketi’nin yönetim pozisyonunda bulunanlara karşı sert tenkitlerde bulunmuş ve bu durum Dağlık Karabağ Ermenilerinin ve Ermenistan’ın hoşnutsuzluğuna sebep olmuştu. “O, iliklerine kadar komünistti. Birinci sekreter olarak tayin edildiğinde, Bakû’den aldığı talimatlardan biri de Karabağ’daki milli uyanışa karşı mücadele etmekti. Konuşmalarından birinde Karabağ’ın, Ermenistan bünyesinde bulunmamış olduğunu söylemiş, Karabağ’da komünist gençlik teşkilatının rozeti yerine Soğomon Tehliryan6 ve Nine-Dede7 fotoğraflı rozetler kullandıklarını eleştirmişti”,- diyor Yeğişe Sargısyan.

Şubat 1988 gösterilerinden sonra Azerbaycan’da da Kevorkov’u tenkit etmeye başlarlar. Ocak ayında Dağlık Karabağ Özerk Cumhuriyeti’nin bölge komiserliği oturumu yapılır. Ne Kevorkov’un konuşmasında, ne de bölge komiserliğinin diğer üyelerinin sunumlarında Karabağ olaylarına değinilmemişti.  Sargısyan’ın söylediğine göre “Kevorkov, Hareket hakkında çok iyi bilgi sahibiydi. O zamanlarda Yerevan’dan çok kişi geliyordu imza kampanyası tertiplemek için, İgor Muradyan geliyordu. Harekete katılanlar tarafından, mücadeleye katılması için Kevorkov’a da öneri yapılmıştı, fakat iki sebepten dolayı reddetmişti. Birincisi, sorunun olumlu bir sonuca varacağına inanmıyordu, ikincisi ise, Bakû’de bulunan ailesi ve dostlarını düşünüyordu”.

Stepanakert ayakkabı fabrikası müdürü Vasili Atacanyan, “Kevorkov’u iyi anlamak için sadece şahsını değil, aynı zamanda hangi görevde bulunduğu ve ne şartlar altında çalıştığına bakmak lazım. Bakû’nün kendisinden beklediğinin fazlasını yapıyordu, bu sebepten dolayı da Karabağ için tehlikeli biriydi. Diğer taraftan, Kevorkov attığı adımlarla istemeyerek de olsa Karabağ Hareketi’nin bir yerde düzene girmesinde yardımcı oldu”,- demektedir.8

Kevorkov’u tenkit edenlerin çoğu, onun yöneticiliği zamanında Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi ekonomisinin gelişmesi konusunda ciddi adımlar atıldığını, bölgenin gaza kavuşturulması, demiryolu inşası, 80’li yıllardan itibaren ise Ermenistan’dan Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ne tiyatro gruplarının, koroların, yazarların ve bilim adamlarının sıklaşan ziyaretlerini kabul etmektedir. Bununla birlikte Bakû yönetimi bölgede Azerbaycanlıların yerleşim yerlerinin kurulması ve düzenlenmesi işini de sürdürmekteydi.

Oleg Yesayan, Hareket’in başlangıcında Stepanakert eğitim enstitüsü doçentiydi. Onun söylediklerine göre Kevorkov zamanında Azerbaycanlılar Dağlık Karabağda üslendiler. “Kevorkov’un tüm bunları ne derece bilinçli yaptığını kesin olarak söyleyemem, fakat bunun, Bakû’nün siyasetine uygun olduğu kesin. Stepanakert’te büyük üretim işletmeleri kuruluyor, ekonomik inşaatlar hareketleniyordu. Yaklaşık 40 bin nüfusa sahip Stepanakert’te amelelere yönelik iş yerlerinin sayısı 15 bine varmaktaydı. Bu durum, ekonomik ilişkiler düzeyinde olumlu bir durum olarak kabul ediliyordu, fakat sonuçta Stepanakert’teki Azerbaycanlı sayısı, genelde Lâçin9 ve merkeze yakın Azerbaycanlı köylerinden gelenlerle arttı”.10

Gerçekten de, Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin Sovyet Azerbaycan’ı bünyesinde bulunduğu on yıllar zarfında, bölgedeki Azerbaycanlıların genel nüfus içindeki oranı yaklaşık beş misli artarak 40 bine ulaşmıştı. Lakin bölgenin Azerbaycanlaşma eğilimiyle ilgili sadece Kevorkov’u suçlamak çok kolay ve basit bir yaklaşım olur. Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nde Azerbaycanlıların sayısının Ermenilere oranla artması özerk bölgenin var olduğu tüm zamanlarda, bu arada Kevorkov’un selefi Melkumyan ve diğer genel sekreterler zamanında da yaşanmıştır. Kevorkov Karabağa gelmeden, bölge nüfusunun %20’sini zaten Azerbaycanlılar oluşturmaktaydı.11

 Azerbaycanlıların Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ndeki hızlı nüfus artışının iki sebebi vardı. Birincisi, Bakû tarafından özel olarak izlenen yerleştirme siyaseti, ikincisi ise, Azerbaycanlı ailelerin çok çocuklu olmakla ünlü olması. Azerbaycanlıların tabii çoğalması Sovyet Ermenistan’ı ve Gürcistan’da da yüksek olmuştur. Demografik açıdan günümüzde değişik bir konu önem taşımaktadır. Yaklaşık 20 yıldır Dağlık Karabağ, Bakû’nün kontrolü altında bulunmamaktadır. O yıllarda 150 bin kadar olan Ermenilerin sayısı günümüzde ne kadar azalmıştır ve bugün artık hür, bağımsız Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin demografik açıdan üzücü tablosundan kim sorumludur? Bağımsızlığını ilan ettikten sonra ilk defa 18–27 Ekim 2005 tarihleri arasında Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nde gerçekleştirilen sayıma istinaden ülkenin nüfusu 137737 kişiden oluşmaktadır.

Fadey Sargıysan, Kevorkov hakkında olumsuz bir fikre sahiptir. “Benimle ve Karen Demirciyan’la topu-topu bir-iki defa görüştü. Kevorkov’un, Ermenistan’a yönelik dostane ilişkileri yoktu”.12

Dağlık Karabağ’ın komünist görevlilerinden Vladimir Tovmasyan da aynı fikirdedir. “Tüm telkin ve tavsiyeler Kevorkov’u Ermenistan’ı ziyaret etme ve yönetimle ilişki kurma gerekliliği konusunda ikna etmek için yeterli olmadı. Dahası, Transkafkasya ve Dağlık Karabağ yöneticileri herhangi bir etkinlikle ilgili Yerevan’a davet edildiklerinde Kevorkov, gelmemek için bir bahane bulup, kendi yerine bölge yöneticilerinden birini gönderiyordu”.13

Seksenli yılların ikinci yarısından itibaren Ermenistan üst düzey görevlileri ve aydınlarının ziyaretleri sıklaşır. Parti ziyafetlerine Kevorkov da katılıyor, hatta kendisi davet veriyordu.

“Kevorkov’un dedesi Zangezur’un14 Davitbek Köyünde doğmuştu. Annesi, Şuşi okulunda okumuştu. Annesinden çok güzel Ermenice şarkılar öğrenmişti, çok iyi şarkı söylerdi. Bir defasında Martaket’teki bir ziyafet esnasında sırayla bir Kevorkov, bir yazar Vardges Petrosyan şarkı söylüyorlardı”,- diye anlatıyor Yeğişe Sargısyan.

Kevorkov, tabiidir ki Bakû’den sıkça gelen parti üyelerine de ziyafetler vermekteydi, en başta da Haydar Aliyev’in şerefine. Bakû’den gelen misafirlerle olduğunda Kevorkov, kendi yarısının Azerbaycanlı olduğunun altını çizmekte, böylece Bakû’ye ne denli bağlı olduğunu ispat etmeye çalışmaktaydı. Gerçekte ise, eşi Ludmila sadece baba tarafından Azerbaycanlı, anne tarafından ise Rus’tu. Bugün de kendisi, oğlu Feliks’le birlikte Moskova’da yaşamaktadır. “Biz Aliyev’in yardımıyla 1993 yılında Bakû’den çıktık. 1992’de kocamı tutuklayıp 45 gün gözaltı hücresinde tutmuşlardı. Daha sonra ise Karabağ’da esir düşmüş bir Azerbaycanlı ile takas etmek amacıyla yaklaşık bir yıl süreyle Azerbaycanlıların elinde kalmıştı”,- diyor Ludmila Bahadurovna.15

Gerçekten de, Stepanakert’i terk ederek Bakû’ye yerleşen Kevorkov’un aşağılanmalarına ve eziyetlerine yüce yüreklilik göstererek son veren kişi Aliyev olmuştur. Kevorkov, neden ve nasıl hapse girdi? Şubat 1988’de Stepanakert’in meydanında toplanmış olan halk, Kevorkov’un görevden alınmasıyla ilgili haberi büyük bir coşkuyla karşılamıştır. Yeni tayin edilen Henrikh Poğosyan kendisine gösterilen güvenden dolayı teşekkür edip halka eve gidip, iş bırakma eylemlerine son verip normal hayata dönerek bölgenin yeni yönetimine Karabağ sorunuyla aktif bir şekilde ilgilenme imkânı vermeleri ricasında bulunur.

Kevorkov, Bakû’ye gitmeden önce, veda etmek niyetiyle “Sovyet Karabağı” gazetesini ziyaret eder. Bu veda anı, yerel gazetecilerden Geğam Bağdasaryan’ın hafızasında yer etmiştir. “Karabağ’da çok kişinin korktuğu uzun boylu ve cüsseli Kevorkov’u, zamanında kendisi insanlara nasıl davranıyorduysa öyle karşıladılar, ahlaksızca ve kaba sözler ile bağırtılarla. Hemen döndü ve uzaklaştı. Kapıya yaklaşan Kevorkov, arakasında kendisini devirmeye hazır gazeteci güruhunun nefesini hissetti. Durdu ve geri döndü, kalabalık olduğu yerde mıhlandı. Birkaç saniye “sahip ve hizmetkâr” kompleksi çalıştı. Ardından, rahatça döndü ve uzaklaştı”.16

Kevorkov, 24 Şubatta Bakû’ye gitti ve sert tenkitlere rağmen Azerbaycan Adalet Bakanlığı’nda çalışmaya başladı. 1992’de, Karabağ çatışmaları savaş durumuna dönüştüğünde, Kevorkov Moskova’ya gitmeye hazırlanıyordu. Gitme izni verilmesine rağmen Kevorkov, bazı başka kişilerle birlikte havaalanında tutuklanır. Suçlama, eski başkan Mutalibov’un ikinci defa yönetime gelmesini düzenlemek ve Dağlık Karabağ’ın birinci sekreteri olduğu yıllarda bölgede Azerbaycan karşıtı siyaset uygulamaktır.

Yıllar sonra, Bayil hapishanesinde kendisine ne tür bir aşağılanma, “siyasi ölüm cezası” uygulandığını anlatacaktır. Kevorkov üç defa “kurşuna dizilir”. Bir seferinde duvara dönük olarak, bir diğerinde ise cellâtlara. Hakiki mermilerle ateş edilir, fakat saptırarak.17

Kevorkov’un Bakû’deki aşağılanmaları Haydar Aliyev’in tekrar Azerbaycan yönetimine gelmesine kadar sürer. 1993 sonbaharında Aliyev’in emriyle Kevorkov hapisten çıkartılır, Moskova’ya gider, Aliyev’in yardımıyla kendisine konut temin edilir ve Kevorkov bir ortaokulda öğretmenliğe başlar, tarih öğretmenliğine.

Boris Kevorkov, Karabağ tarihinde kesin olarak olumsuz kişiliğiyle yer bulmuştur. Kevorkov’un çok sayıda hatalar yapmış olduğu şüphe götürmez, fakat onun en büyük “hatası” zamanın değişimini hissetmemesi olmuştur. O ve daha bir sürü komünist, Gorbaçov’un gelmesiyle devrin gerçekten de değişmeye başladığını anlamadılar. Anlayanlar kaldı ve “gayrı komünist, milli” yönetim basamaklarından yükseldiler.

Kevorkov, 1998 Aralığında hayata veda etti. Boris Sarkisoviç’in Moskova’ya yerleştikten sonra Dağlık Karabağ’a tekrar gitme arzusunda bulunup bulunmadığını Ludmila Bahadurovna’ya sorduğumda, hanımefendi kızdı ve kaba bir şekilde bir daha kendisini aramamamı rica etti.

Kevorkov’un arkadaşlarından Yeğişe Sargıysan “Dağlık Karabağ’a gelmek istiyor, fakat sağlığı elvermiyordu. Moskova’da, evinin birkaç yüz metre uzağında okul vardı, öğretmenlik yapıyor, hatıralarını yazıyordu. Hatıralarının bir kısmını okudum, yayınlanmamıştır. Aliyev’in ölümünden sonra yayınlarım, diyordu, fakat kendisi Aliyev’den önce öldü”,- demektedir.

Henrikh Poğosyan zamanında Karabağ

Şubat olayları ve milli uyanış Kevorkov’a tahammül edemezdi. O günlerde Stepanakert’te bulunan Kremlin görevlilerinden Georgi Razumovski, bölge komiseri görevine uygun bir aday aramaktaydı. Kevorkov’un da önerisiyle bölge meclisi yürütme komiserliği başkan yardımcısı Henrikh Poğosyan’da karar kılınır.

Bakû’de uzun yıllar parti çalışmaları tecrübesine sahip ve 1988 Şubatında Stepanakert’e dönmüş ve birkaç ay süreyle Poğosyan’la birlikte çalışmış olan Valeri Atacanyan, “24 Şubatta Poğosyan birinci sekreter tayin edildi. 13 Şubattan beri meydanlara doluşan halkı sakinleştirmek niyetiyle yeni ve halk tarafından kabul edilecek bir yönetici tayin ettiler”,- demektedir.18

Vasili Atacanyan’ın iddia ettiğine göre Poğosyan bağımsız biri değildi, fakat hesabını bilendi. “Azerbaycan, Bakû-Stepanakert bağını Poğosyan sayesinde elinde tutmak arzusundaydı. Kevorkov’un kalmasının bir patlama yaratacağını, halkın onu devirip, yerine bir halk adamını getireceğini anlamıştı Bakû. Azerbaycan, Poğosyan’ın kişiliğinde saygın, halkın sevgisine mazhar, iş tecrübesine sahip, fakat Bakû’de de dosyası olan birini gördü”.19

Moskova ve Bakû’nün, Poğosyan vasıtasıyla Karabağ Hareketi’ni bastırma ümitleri olduğu konusundaki iddialar doğru olsa dahi, olayların gelişimi, Poğosyan’ın bütün gücüyle harekete karşı koyma yerine, Moskova’nın da yardımıyla Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ni Bakû’nün denetiminden koparmaya çalıştığını göstermektedir ve bu durum kendisinin yönetimde olduğu zaman da gerçekleşmiştir.

Arkadi Volfski’nin geldiği 1989 Ocağına kadar bölge komiserliği birinci sekreteri görevinde bulunan Poğosyan, özellikle SSCB Yüksek Sovyet’indeki konuşmasıyla Karabağ Hareketi tarihine girmiştir. Poğosyan, 18 Temmuzdaki oturumda Dağlık Karabağ sorununun adaletsiz çözümünün, Nahcivan Ermenileri durumunda olduğu gibi, kendi vatanından da Ermeni etnik grubunun sürülmesiyle sonuçlanacağını bildirmiştir.

“Ermeniler ve Azerbaycanlıların iyi ilişkilerinde ciddi bir çatlak oluşmuş ve yaranın kapanması için zaman gerekmektedir. Ortaya çıkan durumun tek çözümü, Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’dan ayırmaktır. Ben başka bir yol görmüyorum. Karşı görüş bildirenler, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a dâhil olamayacağını, iki ülkenin ortak bir sınırının dahi olmadığını ileri sürerken çok önemli bir şeyi, bölgenin Ermenistan sınırına, Nahcivan’ın Azerbaycan SSC’nin sınırına olduğundan 7 kez daha yakın olduğunu unutuyorlar”,- diye açıklamıştı Poğosyan.20

Poğosyan, tayininden hemen sonra bazı etkenleri hesaba katmak zorundaydı. Zor bir durumla karşı karşıyaydı, çünkü bir taraftan Bakû, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’la birleşme arzusunu imkânsız olarak görüyor, diğer taraftan her ne şekilde olursa olsun hareketi bastırmak amacıyla Moskova’dan baskı yapılıyor, üçüncü en önemli nokta ise halkın desteğine nail olan, gösteriler ve iş bırakma eylemleri sayesinde sürece etki yapabilecek olan iç güçleri hesaba katmak gerekiyordu.

2 Mart 1988’de Stepanakert’te “Krunk21 teşkilatı kuruldu ve başkanlığına Arkadi Manuçarov getirildi. Hareket büyümekteydi ve bir yönetim kadrosu meydana getirme gereği doğdu. “Böylece bir komite meydana getirme fikri doğdu. Başlangıçta 150 kişi dâhil edilmişti, fakat birkaç gün sonra elli kişi seçme kararı alındı, çünkü toplantı yaptığımız salona herkes giremiyordu. “Krunk”un başkanı olarak Manuçarov seçildi, o aramızdan en yaşlısıydı ve 60’lı yıllardaki harekete katılmıştı”,- diyor Dağlık Karabağ görevlilerinden Boris Aruşanyan.22

Manuçarov, 1965 yılında tarihçi Bagrat Ulubabyan önderliğinde, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması önerisiyle Sovyet yönetimine başvuran 13 kişilik grubun içinde yer almıştı. Bu cüretkâr adım sebebiyle bölgeyi terk etmeye mecbur olan Manuçarov, ancak 1977 yılında Dağlık Karabağ’a geri dönme imkânına kavuşmuş ve Stepanakert yapı malzemeleri fabrikasını yönetmiştir.

Üç haftalık aleni faaliyeti döneminde Krunk bazı etkinlikler düzenler. Sumgait kurbanları hatırasına bir anma toplantısı düzenlenir ve Robert Koçaryan ile Maksim Mirzoyan başkanlığında Moskova’ya bir heyet göndermeye karar verilir. Heyet, Ligaçov tarafından kabul edilir. Ligaçov, bölgesel değişimlerin öngörülmediğini, fakat bölgenin sosyoekonomik durumunu iyileştirecek bazı düzenlemelerin ele alındığını iletir Karabağlılara.23

Azerbaycan Meclisi 24 Martta Krunku feshetme kararı alır. Aynı gün Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi ve bakanlar kurulu, Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nde “1988–1995 yılları arasında sosyoekonomik gelişimi hızlandırma etkinlikleri” kararı alır ve Dağlık Karabağ’a 400 milyon Ruble aktarılması öngörülür. Stepanakert’te bir kültür merkezi ve hastane inşası, bölgenin tarihi ve kültürel anıtlarının restorasyonu, Goris-Laçin-Stepanakert24 karayolunun yenilenmesi ile bir dizi başka etkinlik öngörülmüştür.25

Ekonomik ve kültürel sorunların çözümüyle Hereket’in önüne geçilebileceğini zannediyordu Moskova. Gorbaçov, Politbüro’nun 3 Mart oturumunda, son üç yıl içinde Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili beş yüz dolayında mektup aldıklarını itiraf etmekteydi. “Kim önem veriyordu ki bunlara? Basit cevaplar vermekteydik. Onların (Ermenilerin) gözlerinin önünde ise Nahcivan örneği durmaktaydı. Oradaki Ermenilerin sayısı 40 yıl içinde %40’tan %1,5’a inmiş. Dağlık Karabağ’da da işler bu yöndeydi”.

Moskova, Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir kompromis çözüm arayışında ve yapılacak sosyoekonomik yardımın haricinde Dağlık Karabağ’a özerk cumhuriyet statüsü vermek niyetindeydi. Görünüşe göre Poğosyan, bu seçeneği ara çözüm olarak kabul edilir telakki etmekteydi. “Özerk cumhuriyet olduğumuz zaman kendi bakanlar kurulumuz olur. Bu durumda, cumhuriyetimiz içinde ve dışında, kendi arzumuz doğrultusunda, doğrudan ekonomik ve farklı bağlar kurabiliriz. SSCB Yüksek Sovyeti’ndeki temsilcilerimizin sayısı 11 olur”.26

Poğosyan’ın Moskova’ya yaptığı ilk seyahat ve Sovyetler Birliği önderiyle yaptığı ilk görüşme 1988 yılı Haziranında gerçekleşir. Bu arada, Ligaçov’un davetiyle Bakû’de, Azerbaycan Komünist partisi merkez komitesi olağan toplantısına katılmıştı. Bu toplantıda Bağirov’un yerine Abdurahman Vezirov geçmişti.

Ligaçov ve Vezirov’un Poğosyan’la yaptıkları özel görüşme esnasında Dağlık Karabağ Özerk Cumhuriyeti yöneticisi, Karabağ Hareketi’ni bastırma konusunda kendisinden mucizeler beklememeleri gerektiğini belirtir. Moskova’da Gorbaçov’la yaptığı görüşme esnasında ise Poğosyan, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan bünyesinden çıkartılması gerekliliği konusunda ısrar eder.

1988 sonbaharında Poğosyan, her şeyin aynı minvalde devam etmesi durumunda, hakkında dava açılabileceği konusunda Bakû tarafından ikaz edilir. Poğosyan, bölge komiserliği oturumu düzenler, istifasını sunar ve Vaçagan Grigoryan’ın adaylığını önerir. Grigoryan ise adaylığını çeker. Oturuma katılanlar Poğosyan’ın istifasına karşı oy kullanırlar.

“Tüm bunların ne derece ciddi olduğu benim için anlaşılmaz kalmıştır. Belki de o (Poğosyan), kendisini “üçlünün” (Razumovski, Bağirov, Kevorkov) tayin etmiş olmadığı, bölgenin parti ileri gelenleri tarafından seçilmiş olduğunu göstermek istiyordu. Böylece Poğosyan birinci sekreter görevinden ayrılmadı ve endişelerine rağmen kendisine karşı herhangi bir şey yapılmadı. Hâlbuki Dağlık Karabağ’daki olayların fiili önderi olan Manuçarov tutuklandı”,- yazıyor Tovmasyan.

Manuçarov’un tutuklanması öncesinde, kendisinin gizlice Bakû’ye gidip Vezirov’la görüştüğü yolda dedikodular yayılır Dağlık Karabağ’da. Hareketin liderleri Manuçarov’u tek başına görüşmeler yapma, hatta ihanetle suçlamaktaydı. “İşbirliği yapma konusunda Manuçarov’dan onay alamayan Azerbaycan yönetimi, Hareket’in yönetimini zayıflatmak amacıyla onu tutuklamaya karar verir. 1988 Kasımında, toplum polisinin Manuçarov’u tutuklama denemesi başarısızlığa uğrar. Manuçarov, 28 Kasımda Yerevan’da tutuklanır. Önce Ağdam, sonra Şuşi hapishanesine gönderildikten sonra Moskova’ya götürülerek 548 gün orada tutulur. Kendisine yönelik suçlamalardan hiçbiri ispat edilemez. Manuçarov’un, Vezirov’la gizlice görüştüğüne dair iddialar gerçek değildir. Manuçarov’un çevresindekilerden küçük bir grup bu konuda bilgilendirilmişti. Bunun haricinde, kendisine araç ve eşlikçi tedarik eden Poğosyan ve Malkov, bu görüşmenin gerekliliği konusunda hemfikirdi”,- diye yazmaktadır Tovmasyan.27

Aruşanyan, bu görüşmeyle ilgili şöyle söylemektedir. “Poğosyan, Manuçarov’u Bakû’ye gitmesi, Vezirov’la görüşmesi ve özerk cumhuriyet önerisini kabul etmesi konusunda ikna etmişti. Gerçi ondaki değişikliği ve Poğosyan’ın görüşünü savunduğunu fark etmiştik, fakat Manuçarov’un Bakû’ye gittiğini daha sonra duyduk”.

Maksim Hovhannisyan, 1988–1993 yılları arasında Sovyet Karabağı gazetesinin baş redaktörüydü. Dağlık Karabağ görevlileri ve önderlerini iyi tanırdı. “Poğosyan ve Manuçarov, birbirlerine karşı besledikleri antipatiyi bir tarafa koyamıyorlardı. Ortada önderlik anlayışı vardı. Daha sonra, 1992’de, Dağlık Karabağ parlamentosundaki mücadele, hem Robert Koçaryan’ın, hem de Taşnaktsutyun’un önderliğe talip olduğunu gösteriyordu, bunun için yürütülen mücadelenin aynı zamanda yönetim mücadelesi olduğu belli oldu”.28

  1. Fizuli Bölgesi’nin bir kısmı, askeri operasyonlar sonucunda Karabağ güçlerinin kontrolüne geçmiştir.
  2. Владимир Товмасян, «Карабахская мозаика», ЭКО, Москва, 2003, с. 201.
  3. Sargıysan’la yapılan görüşmeden, 16 Haziran 2007, Stepanakert.
  4. Babayan’la yapılan söyleşiden, 3 Haziran 2007, Yerevan. Babayan, 1962–1973 yıllarında Dağlık Karabağ Özerk Cumhuriyeti bölge komiserliği birinci sekreteri olan Gurgen Melkumyan’ı ima etmektedir.
  5. Ohancanyan’la yapılan görüşmeden, 10 Haziran 2007, Stepanakert.
  6. Soğomon Tehliryan, 1921 yılının Mart ayında, Ermeni Soykırımı’nın baş tertipleyicilerinden Mehmet Talat Paşa’yi Berlin’de öldürmüştür.
  7. Nine-Dede [Tatik-Papik] ile ilgili daha ayrınyılı olarak bk. 29. bölüm, “Menk enk mer sarerı” [“Dağlarımız Biziz”] kısmı.
  8. Vasili Atacanyan’la yapılan görüşmeden, 13 Haziran, 2006, Stepanakert.
  9. Laçin hakkında daha ayrıntılı olarak bk. 17. Bölüm.
  10. Yesayan’la yapılan görüşmeden, 27 Mart, 2006, Yerevan.
  11. Dağlık Karabağ’da gerçekleştirilen ve Azerbaycan istatistik müsteşarlığı belleteninde yayınlanan tarım sayımı verilerine göre 1921 yılındaki nüfus 129243’tü, bunlardan 122426 kişi Ermeni (%94,73), 6560’ı Kafkas Tatarı (Azerbaycanlı) (%5,07), 267’si Yunanlı, Rus ve Kürtlerdi. 1926 Sovyet sayımı verilerine göre Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi nüfusu 125300 kişiydi, bunlardan 111700’ü Ermeni (%89,1), 12600’ü (9,9) Azerbaycanlıydı. 1939 yılında 150800 kişi vardı, bunlardan 132800’ü (%88,1) Ermeni, 14100’ü (9,4) Azerbaycanlı, 1959’da 130400 kişi, Ermeniler 110100 (84,4), Azerbaycanlılar 18000 (13,8), 1970’te 150300, Ermeniler 121100 (%80,6), Azerbaycanlılar 27200 (%18,1), 1979’da 162200, Ermeniler 123100 (75,9), Azerbaycanlılar 37200 (22,9).
  12. Sargıysan’la yapılan görüşmeden, 22 Mayıs, 2006, Yerevan.
  13. Владимир Товмасян, «Карабахская мозаика», с. 24.
  14. Zangezur [Syunik] Bölgesi, Ermenistan’ın güneyinde bulunmaktadır.
  15. Ludmila Bahadurovna ile yapılan telefon görüşmesinden. 8 Aralık 2007, Bahadurovna, Ludmila’nın baba adıdır.
  16. Bağdasaryan’la yapılan görüşmeden, 17 Haziran, 2006, Stepanakert.
  17. Владимир Товмасян, Карабахская мозаика, с. 200.
  18. Valeri Atacanyan’la yapılan görüşmeden, 12 Haziran, 2006, Stepanakert.
  19. Vasili Atacanyan’la yapılan görüşmeden, 13 Haziran, 2006, Stepanakert.
  20. Yazarın arşivinden: Poğosyan, 30 Ocak 2000’de Moskova’da vefat etmiştir. Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi parti kollarının yetkileri 1988 sonlarında kaldırıldığında Poğosyan Moskova’ya yerleşir ve 1989–1991 tarihleri arasında seçilmiş milletvekili olarak Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ni SSCB parlamentosunda temsil eder. 1989 Ocağında Karabağ’da Özel Yönetim Komitesi kurulmuştur.
  21. Krunk”, Ermenicede turna anlamına gelmektedir.
  22. Aruşanyan’la yapılan görüşmeden, 12 Haziran, 2006, Stepanakert. Krunk ismi, heykeltıraş Armen Hakobyan tarafından önerilmişti. Hakobyan, Ağdam’dan Şuşi’ye doğru yol alan Sovyet askeri konvoyunun açtığı ateş sonucunda 2 Ocak 1990’da öldürülmüştür. Krunk başkanı Arkadi Manuçarov, 2008 yılında Moskova’da vefat etmiştir.
  23. Andranik Arşakyan, “Artsakhyan goyapaykar (1985–1992)” [“Artsakh’ın varoluş mücadelesi” (1985–1992)], “Lingva”, Yerevan, 2004, s.34.
  24. Bu yol, 1994 ateşkesinden sonra, diasporalı Ermenilerin imkânlarıyla yeniden inşa edilmiştir.
  25. Sovyet Karabağı, Stepanakert, sayı 72, 27 Mart 1988.
  26. Sovyet Karabağı, sayı 188, 12 Ağustos 1988.
  27. Владимир Товмасян, «Карабахская мозаика», сс. 100-102.
  28. Hovhannisyan’la yapılan görüşmeden, 20 Haziran, 2006, Stepanakert.