Bişkek ve Moskova, kan dökülmesinin sonu – 1994

4182

Rusya savunma bakanı Graçov, 18 Şubat 1994’te Ermeni ve Azerbaycanlı meslektaşları Sargısyan ve Mamedov’u Moskova’ya davet etmişti. Mart itibarıyla ateşkes yapma konusunda bir belge imzalandı. Mayıs ateşkesinin temelini teşkil edecek olan bu antlaşma hakkında Mamedov “Görüşme konusu, Laçin haricindeki altı bölgenin boşaltılmasıydı. Ermeniler bir ay içinde Ağdam’ı ve Fizuli’yi boşaltacaklar, daha sonra da üç ay içinde dört bölgeden daha çıkacaklardı. Şuşi, Laçin ve Dağlık Karabağ’ın statüsü ise taraflar arasında görüşme konusuydu. Bilmediğim sebeplerden dolayı bu gerçekleşmedi”,- demektedir.

Savaş alanında takatsiz düşmüş olan Azerbaycan, bir şeyler geri alabilmek için son çabalarını sarf etmekteydi. Bu yüzden de Bakû, Ocak sonlarında Rusların, ateşkesle ilgili yeni önerisini tekrar reddetti. Kozirev, 1 Mart’ta Ter-Petrosyan ve Koçaryan’a yolladığı mektupta, 1993 sonbaharında ele geçirilen bölgeleri Azerbaycan’a iade etmeyi önerir.

Çatışmalar, bazı kesintilerle birlikte Nisan sonuna kadar devam eder. Karabağ güçleri Mir Başir yönünden karşı saldırıya geçerek, daha önceden işgal edilmiş olan birkaç Ermeni köyünü geri alır. Mir Başir bölgesindeki ve çevre bölgelerin yaklaşık 50 bin sakini yerleşim yerlerini terk eder. Rakip, yeni bir geniş saldırı beklemekteydi, fakat saldırıya son verme emri verildi. Ermeni komutanlardan Nelson Soğomonyan, savaşın son günlerinde Babayan’ın her gün cepheye geldiğini, emirleri yerinde verdiğini, güçleri yeniden tasnif ederek acele etmeleri gerektiğini söylemektedir. “Sanırım, Babayan savaşın durdurulacağını biliyordu. Askeri operasyonlar durdurulmasaydı, birkaç günden Mir Başir’e girmiş olacaktık”.

Mayıs ateşkesinden söz açıldığında Vladimir Kazimirov bugün de Babayan’dan gülerek ve serzenişle bahsetmektedir “Onun kibirli sözlerini hatırlıyorum. Biz aracıları, Rusya’nın aracısını dahi askeri operasyonları durdurup kendisinin Bakû’ye kadar gitmesini engellediğimiz konusunda suçlamaktaydı”.

Kırgızistan meclis başkanı Meditkhan Şerimkulov, 1993 Aralığında Aland Adaları’nda gerçekleştirilen ve Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili barış grubunun şekillendirildiği, Karabağ sorununun çözümü konusundaki görüşmelere katılır. Şerimkulov, taraflar arasında görüşmelerin Bişkek’te devam edilmesini önerir. Parlamento başkanları, Guliyev haricinde, 4-5 Mayısta Bişkek’te toplanacaklardı. Cumhurbaşkanı Aliyev Brüksel’e gitmiş, Guliyev ise Bakû’de kalarak, Aliyev’in dönüşüne kadar Azerbaycan’ın işlerini idare etmekteydi. “Bu yüzden Celilov gelmişti Bişkek’e. Moskova’dan Bişkek’e geçmeden önce metni hazırlamıştım. Metin, ateşkesle ilgiliydi. 9 Mayıs gecesi özel olarak seçilmişti, çünkü tüm Sovyetler Birliği halklarının hafızalarında bu gün, İkinci Dünya Savaşı galibiyetinin günü olarak yer etmişti. Bununla, Karabağ ihtilafı sorununda temkinin galip geldiğini gösterebilmeyi ümit etmiştik”,- diyor Kazimirov.

Belgeyi Ermenistan, Dağlık Karabağ Cumhuriyeti, Rusya, Kırgızistan ve BDT ile Rusya dışişleri bakanlığı temsilcileri imzalar. Azerbaycan meclis başkanı yardımcısı reddeder. Kazimirov şöyle devam etmektedir “Calilov, Nizami Behmanov’a (Dağlık Karabağ Azerbaycan toplumu başkanı) imza hakkı tanımadığımızı ileri sürerek imzalayamayacağını belirtti. Gerçekte ise Aliyev, kendi onayı olmadan hiçbir belgeyi imzalamama talimatı vermişti. Guliyev’i aradım, Calilov’u imzalamaya yetkili kılması için ikna etmeye çalıştım, fakat başaramadım. Azerbaycan’ın, arzu ettiği takdirde daha sonra imzalayabileceği konusunda anlaştık. Bu yüzden, acil olarak Bakû’ye gidip Aliyev ve Guliyev’le belgeyi münazara etmeliydim. 7 Mayısta Bakû’deydim”.

Kazimirov’un Azerbaycan cumhurbaşkanıyla yaptığı görüşme 8 Mayısta başlar. Aliyev’in yanında Guliyev, Calilov, dışişleri bakanı Hasanov, savunma bakanı Mamedov, Azerbaycan’ın Rusya elçisi Rızayev oturmaktaydı. “Aliyev hemen, siz (Ruslar)  tekrar Azerbaycan’ın çıkarlarını ayaklar altına alan bir belge hazırladınız, diyerek saldırıya geçti. Ben yalnızım, diğerleri ise şefi savunuyor. Nihayet ilk sağduyulu ses duyuldu. Rızayev, kan dökülmesine bir son vermek lazım dedi. Guliyev, arkadaşı Rızayev’i destekledi ve dönüşüm başladı. Kendilerine, bu belgenin hukuki olmayıp, siyasi olduğunu açıklamaya çalışıyordum. Belgedeki gözlemci kelimesinin önüne “uluslar arası” kelimesini eklediler. Şayet Rusları ima ediyorlardıysa, Ruslar da uluslar arasıydı.  İkincisi, “elde tutulan” bölgeler yerine “işgal altında” yazdılar. Ve nihayet sonuncusu, en komiği, belgenin altında Bahmanov’un imzasının olması konusunda tekrar inat etmeye başladılar. Uzunca tartıştık, fakat iki düzeltme ekleyip imzanın altına Bahmanov diye eklediler”,- diye gülerek anlatmaktadır Kazimirov.

Lakin imza atması için Bahmanov’u Bakû’de bulamazlar. Önemli olan ise Calilov’un ve Guliyev’in imzalarıydı, böylece Azerbaycan belgeye katılmış oluyordu. “Aliyev, ‘Afiyaddin, imzala’ der, fakat Calilov aniden Aliyev’e imzalayamayacağını, görüşünü alenen bildirmiş olduğunu söyler. Ben ise, ‘Allah kahretsin, Calilov’un imzasının ne önemi var, Guliyev burada’ diye düşünüyordum. Aliyev, Guliyev’e, ‘imzala’ diyor. Ben belgeyi aldım ve Yerevan ile Stepanakert’i aradım”,- diye anlatmaktadır Rus arabulucu.

Kazimirov 9 Mayısta Bakû’deki otel odasında yeni bir ateşkes antlaşması hazırlayarak, ayrıntıları Yerevan ve Stepanakert’e tasdik ettirir. Mamedov, aynı gün Aliyev’in yazıhanesinde belgenin altına imzasını koyar. Rus arabulucu, belgeyi Yerevan ve Bakû’nun imzalamış olup, Dağlık Karabağ’ın imzasının Kazimirov tarafından gizlice oraya eklendiği konusundaki Guluzade’nin iddialarını reddetmektedir.

“Birinci örnek hâlâ arşivimde saklıdır ve aksine, orada Yerevan’ın adı yok, sadece Mamedov ve Babayan’ın imzaları için yer var. Daha sonra Aliyev, Yerevan’ın imzasının da olmasının iyi olacağını söyledi, bizim fikrimize de uygundu bu. Ter-Petrosyan’a ve diğer Ermenilere aylar boyunca ‘Dağlık Karabağ’ın arkasında saklanmaya gerek yok. Siz, ihtilafın tam anlamıyla tarafısınız ve bu işlere doğrudan katılmanız gerekir’ diyordum”,- diye anlatmaktadır Kazimirov.

Ter-Petrosyan ve Aliyev onay verir, fakat Bakû belgeyi Dağlık Karabağ’la imzalamak istememekteydi. Bunca emek vermiş olan Moskova, yeni bir toplantıyla değerli zamanı kaybetmemeye karar verir. Ruslar olağandışı bir yola başvurur. Taraflardan her biri kendi belgesini ayrı imzalar. Daha 1993 yılındaki kısa süreli ateşkes anlaşmaları zamanında Ruslar bu “faks diplomasisinden” faydalanmışlardı. Durumun acil olduğu ve ihtilafın tüm tarafların temsilcilerini bir masa etrafında toplamanın imkânsız olduğu durumlarda, telefonla anlaşıp, anlaşmaları faks suretiyle hızlı bir şekilde yazıya dökebiliyorlardı.

“Ateşkesle ilgili ilk belgede sadece Mamedov’un imzası vardı, diğer tarafların imzası yoktu, fakat sıfatları yazılıydı. Ben o imzayı alıp Moskova’ya gittim. Sargısyan’dan, imzasını faksla Moskova’ya göndermesini rica ettim. Daha sonra da Babayan imzasını gönderdi. Ve böylece üç belge de elimdeydi, işte sana antlaşma. Üç farklı kâğıt, her birinde birer imza. Birlikte imzalamak istemiyorlardı. Tabii ki olağan bir şekil değil”,- diyor emekli Rus diplomat.

9 Mayısta Azerbaycan savunma bakanı, ertesi günü Ermenistan savunma bakanı, 11 Mayısta ise Dağlık Karabağ savunma ordusu komutanı tarafından Rusya savunma bakanı, dışişleri bakanı ve Kazimirov’a gönderilen yazılarda, 1994 yılının 10 Mayısını 11 Mayısa bağlayan gece, ihtilaf taraflarının ateşkes yapmaya hazır oldukları bildirilir.

Mamedov, Mayıs ateşkesiyle ilgili “Askeri harekâtlar yürütüyorduk, durduk, savunmaya geçtik, karşı taraf, saldırmaya gücümüz kalmadığına karar vererek karşı saldırıya geçebileceğini düşündü. Bunun olmaması için ateşkes antlaşması yapmak gerekiyordu”.

23 Şubat 2001’de Milli Meclis’te yaptığı konuşmasında Aliyev, yedi yıl sürmüş olan olaylara değinerek, “tekrar söylüyorum, Mayıs ateşkesi çok önemli bir adımdı ve biz bilinçli olarak bu yola girdik. Sorun hâlâ çözüme kavuşmamış olmasına rağmen, ateşkes yine de gerekliydi. Maalesef çok kişi savaşı unutmuş, rahat ve huzurlu yaşıyorlar”.

Belki ihtilaf taraflarının bıkkınlığından, belki de daha başka bölgeleri de kaybetme tehdidini hissettiğinden dolayı Bakû antlaşmayı imzalar. “Biri olmadan diğeri olmazdı. Aliyev’in durumunda bir çıkış yolu olsaydı çabalarımız netice vermezdi. Aliyev, sadece yeni bölgeler kaybetmek değil, aynı zamanda iktidarı da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Bakû, Ermenilerin Gence’yi ele geçirebilecekleriyle ilgili Kazimirov’un tehdit ettiğini iddia etmektedir. Neden tehdit ediyordum? Mir Başir bölgesinde şiddetli çatışmalar yapılıyordu. Yani Barda, Yevlakh ve Migeçaur’u ele geçirebilirlerdi. Aliyev tarafından yapılan bir iyi niyet jesti değildi bu, var olma konusuydu. Tabii ki güç dengesi ve bıkkınlık da vardı”,- diyor Kazimirov.

Babayan aynı fikirde değil “Biz savaşa devam etmeye hazırdık, bıkkınlık yoktu. Mir Başir ve Barda yönünde ilerleyerek, Azerbaycan’ı barış antlaşması imzalamaya, Dağlı Karabağ’ın alanını onaylayacağı bir duruma sokmak gerekiyordu. Mir Başir’e 5-6 km. kalmıştı, devam etseydik bugün kabul edilmiş bir Dağlık Karabağ alanı olurdu elimizde. Bakû’nün, ancak çıkış yolu kalmadığı durumda Dağlık Karabağ’ı tanıyabileceğini ben o zaman biliyordum”.

12 Mayıs 1994’te ateşkes yürürlüğe girdi.

Nihayet ateşkes yapılmış olduğuna ve kan dökülmesine son verildiğine inanmak güç. Kazimirov, yıllar sonra bir vesileyle, ateşkesin barışa dönüştüğü durumda dans edeceğini belirtir.

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Yirmi dördüncü bölüm-1