Ermeni-Tatar/Azerbaycanlı çatışmaları: Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah

2741

1905 Eylülünde Britanyalı yazar Luigi Villari, Gürcistan’da yayınlanan gazetelerden Bakû katliamlarından haberdar olur. Her gün, petrol şehrinden gelen, bir kısmı gerçek, diğer kısmı abartılmış, kısmen de uydurulmuş yeni dehşet haberleri verilmekteydi. Villari, bilgileri şahsen toplayabilmek amacıyla, Şubat ayından itibaren Ermeni-Tatar çatışmaları ve kırımlarının başlamış olduğu Bakû’ye gider.”Trenim [Tiflis-Bakû] hemen-hemen boştu, fakat karşı taraftan gelen tüm trenler, şehirden kaçanlarla doluydu”.

Ermeni-Tatar çatışmaları 1905-06 yılları zarfında Yerevan, Yelizavetpol ve Bakû eyaletleri ile Tiflis’te yayılmıştı. 1991-94 yıllarındaki Karabağ-Azerbaycan ihtilafı, Ermeni-Azerbaycanlı ilişkilerinde yenilik değildi. Şüphesiz ki, 1905-06 çatışmalarını çapları açısından ne son, ne de özellikle 1918-20’deki kan dökülmeleriyle karşılaştırmak mümkün değildir.

Diğer taraftan, son iki Ermeni-Azerbaycanlı çatışmalarının Rus İmparatorluğu ve Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ertesinde gerçekleşmiş olup, birinci ve ikinci Ermenistan ve Azerbaycan cumhuriyetlerinin doğuşuyla neticelenerek, bariz bir şekilde toprak çatışması olmakla birlikte, ilk Ermeni-Tatar çatışmalarının özü farklıydı.

Villari, 1905 yazı ve sonbaharında birkaç ay Kafkasya’da kalır, Ermeni-Tatar ihtilafının esas bölgelerini gezer. Villari’nin yazdığına göre saldırılar ve kan dökülmesiyle ilgili, olsun Tatarlar, olsun Ruslar ve İngilizler sadece Ermenileri suçlamaktaydı. Amerikalı Türkolog-Azerbaycanolog Tadeuş Svyatokhovski farklı bir sonuca ulaşmıştı. XX. yüzyıl başında uluslar arası basın Ermenilere sempatiyle yaklaşmakta ve Ermenilerin katledilmelerine, Tatarların katledilmelerinden daha fazla yer ayırmaktaydı.

Şüphesiz, halklar arasında düşmanlık ekmek için din faktörü, Ermenilerin Hıristiyan, Tatarların ise Müslüman olması uygundu, fakat Ermeni-Tatar çatışmalarına dini içerik yüklemek temelden yoksundur. Villari ilk sırada, imparatorluk dâhilindeki halkları daha kolay yönetebilmek niyetiyle “ayır ki yönetesin” prensibini kullanan çarlık yönetimini suçlamaktadır. Tatarlar, imparatorluğun Ermeni karşıtı siyaseti sayesinde şevke gelip, cezasız kalma imkânının büyük olduğunu hissederek bundan yararlanıyorlardı. Villari, Ermeni-Tatar çatışmalarına daha geniş, “modern fikirler ve Asya barbarlığı arasında düşmanlık” perspektifinden bakar.

Zamanın Avrupa basını da en başta çarlık yönetiminin kışkırtıcı rolünü ve 1905 devrimine yönelik Ermeni ve Tatarların farklı duruşlarını, devrim ruhuyla dolu Ermenilerin, çarlık rejimi için bir tehlike oluşturduklarını vurgulamaktaydı.

Ermeni-Tatar çatışmalarının iç ve dış sebepleri vardı, fakat Valleri’nin yazdığına göre bir sebep daha vardı ve Ermeniler daha çok bunu vurgulamaktaydı. Ermeniler, katliamların İslami hareketin bir parçası olup, Tatarların arkasında Konstantinopel ve Tahran’ın bulunduğuna emindi. Ermeni karşıtı propaganda ve Ermeni kırımlarını düzenleme merkezinin, Ahmet Ağayev ile Ali Mardan bek Topçibaşiyev tarafından yönetilen, Pantürkist eğilimli Tatar aydınlarından oluşan, Bakû’deki “Panislamist Komitesi”nin olduğu kabul edilmekteydi.

Ermeni çevreleri, çatışmaların, XIX. yüzyıl sonunda Sultan Abdülhamit zamanında gerçekleştirilen katliamlar ve Osmanlı İmparatorluğu topraklarında sürdürülen Ermeni karşıtı siyasetinden motivize olduğu inancına sahipti.

Taşnaktsutyun üyesi Mikayel Varandyan, Rus egemenliği döneminde Ermeniler ve Tatarların “barış içinde” yaşadıklarını, taşrada ise “saf ve samimi dostluk ilişkisi” içinde olduklarını tasdik etmektedir. “ani yangının yayılması”nı “ekonomik, siyasi, kültürel ve dini” sebeplerle açıklamaktadır. “Bakû, Rus ve uluslar arası petrol üretiminin en büyük merkezlerinden biriydi. Tatar elit Bakû’de toplanmıştı, Türk burjuvaların haricinde, devasa zenginlikleriyle petrol yatakları sahipleri sınıfı, fanatik ve Ermenilerden nefret eden, sloganlarını İstanbul’dan alan, etkili Tatar din adamları, Panislamist ruhla beslenmiş Türk aydınları buradaydı. Ermenilerin, batılı şekillerde petrol rafine edilmesine yeni-yeni başlanılan Bakû’ye akını XIX. yüzyılın 80’li yıllarında başlar. Ruslar, Yahudiler ve batılılar gibi, Ermeni tüccarlar da Tatarlardan petrol yatakları satın almaya başladılar ve Ermeniler sadece otuz yıl içinde önemli bir zenginlik yaratmakla kalmayıp aydınları, mühendisleri ve her türlü uzmanlarıyla petrol dünyasını doldurarak, birinci sınıf görevlere geldiler. İşte bu durum, yerli halkı kışkırtmaktaydı”.

Varandyan, bir diğer “ağır durum” daha belirtmektedir. Ermeniler, Avrupa’nın yardımıyla “hür ve bağımsız Ermenistan” yaratmak niyetiyle on yıllar boyu Tatarların ırkdaşı Osmanlıya karşı mücadele etmiş olmalarından dolayı, Transkafkasyalı bilinçli Tatarların gözünde ezeli rakipti”.

Tatarlar ise, çatışmaları körükleme ve kan dökülmesi konusundaki sorumluluğu Taşnaktsutyun’a yüklemekteydi. Tatar Mamed Said Ordubadi, katliamlar için birkaç sebep ileri sürmektedir. Ermenilerin hareketlerinden dehşete düşen hükümet görevlilerinin, tam bir ilgisizlik sergilemeleri, geri kalmışlıklarından dolayı Tatarların, Ermeni kışkırtmalarına gereken cevabı verememesi ve nihayet, Ermeni’lerin bağımsızlık hayalleri.

8 ay boyunca Nakhicevan’da kalmış olan Taşnaktsutyun üyesi Vahan Papazyan, öz savunma tertip etmek açısından şunları yazmaktadır “HHD (Ermeni Devrimci Federasyonu-EDF/Taşnaktsutyun) kurulu, öz savunma planı hazırladı, olanaklar temin etti ve kuvvetleri düzenledi”, Tatarlar ve Rus hükümeti, “HHD kuvvetlerinin ağır darbelerini” çabuk hissettiler”.

Villari, Ermenilerin Tiflis’te olduğu gibi, Bakû petrol üretiminde de ekonomik ve siyasi açıdan üstün konumda olduklarını yazmaktadır. Eyalet valisi Nağaşidze, Ermeni düşmanlığıyla tanınmıştı ve olaylar öncesinde Ermeni-Tatar kırımlarının kaçınılmazlığından bahsedip, açıkça Tatarlara destek vererek, Ermenilere karşı belirgin soğuklukla davranmaktaydı.

Bakû katliamları, Rusya’da devrim hareketinin gelişme döneminde başlar. Sankt Paterburgskie Vedemosti gazetesi Mart 1905’te, polisin, Tatarları Ermenilere karşı ayaklandırarak katliamlara kışkırtmış olduğunu yazmaktaydı. Polisler, Ermenilerin katliam hazırladıklarını söyleyip, Tatarlara, Ermenilerden önce davranmalarını telkin ederler. Varandyan da aynısını yazmaktadır.

1905 Şubatında Tatarlar, Ermenileri rastgele öldürmeye başlar. Nağaşidze’nin komutası altında 2000 asker bulunmasına rağmen, kanlı Ermeni-Tatar çatışmalarını durdurmak için herhangi bir müdahalede bulunmaz. Üç gün süren çatışmalar esnasında 218 Ermeni ve 126 Tatar öldürülür.

Ermenilerin Bakû’deki savunmasını HHD. tertiplemekteydi. Varandyan’ın sözleriyle “Taşnaktsutyun’un karşı darbesi etkili ve afallaştırıcıydı. Hem Türkler, hem de Rus yönetimi için sürprizdi. HHD henüz sahneye çıkmıştı ve sokaklar yüz kadar düşman cesedi ve yüzlerce yaralıyla doluydu”.

Tatar ve Ermeni din adamları, etnik çatışmalara son verme niyetiyle karşılıklı olarak kilisede ve camide barış için dua etmekteydi.

Lakin etnik düşmanlık o derece ilerlemişti ki, kalıcı bir barış mümkün değildi. Ermeniler özellikle Nahhicevan bölgesinde mağdur olurlar. Çatışmalar burada da Bakû’deki senaryoya göre kışkırtılır. 1905 yılının Mayıs ayının başında bir Tatarın cesedi bulunur. Daha sonra bu kişinin iki başka Tatar tarafından öldürüldüğü tespit edilir, fakat bu cinayet çoktandır beklenen fırsatı verir. Katliamın ilk kurbanı Babayan’ların ailesi olur. Nakhicevan’a gelen Yerevan eyalet vali yardımcısı Taranovski, Ermenileri rahatlatır ve tekrar çarşıya çıkıp dükkânlarını açmalarını tavsiye eder.

Kısa bir süre sonra silahlı Tatar gruplar aniden çarşıya saldırır, Ermenilerin dükkânlarını kundaklayıp, yağmalarlar. Üç saat süren baskında elli kadar Ermeni hayatını kaybeder ve birçokları yaralanır. Saldırı iyi planlanmıştı, Villari’ye göre “Saldırganlar dört gruba ayrılmıştı. Bu gruplardan her birinin kesin görevi vardı. Bir grup Ermenilere saldırıp öldürecekti, ikinci grup dükkânları yağmalayıp ateşe verecekti, üçüncü grup yağma edilen malları önceden hazırlanmış arabalarla taşıyacaktı, dördüncüsü ise öldürülen ve yaralanan Tatarlarla ilgilenecekti. 195 Ermeni dükkânından 180’i yağmalanır”.

Varandyan’ın verilerine göre Nakhicevan şehri ve bölgesinde “Hanlar hüküm sürmekteydi ve halkın büyük bir çoğunluğu Türk’tü”, Ermeniler “400 kadar ölü ve yaralı verir,  yöneticilerin gözü önünde üç gün süreyle güruhun kırım, kundaklama, soygun, kadınların tecavüzü, kiliselerin terzil edilmesi sarhoşluğu sürmekteydi”. Villari’ye göre, “saldırıya uğrayan 47 köyden 19’u tahrip edilir ve boşaltılır, 10’u kısmen tahrip edilir, fakat halk köyü terk etmez, 18’inin ise hayvanları çalınır. Katledilenlerin sayısı, şehirde ve köylerde 239’a ulaşır”.

Nakhicevan’daki katliamlardan sonra Ermeniler ve Tatarlar arsındaki ilişkiler Yerevan’da da gerilir, Artaşat [Ğamarlu] ve Aştarak bölgelerinde müthiş çatışmalar olur. HHD Bürosuna gönderilen bir mektupta “Yerevan Eyaleti’nde 300 kadar Ermeni öldürüldü, Türkler ise daha büyük sayıda kayıp verdiler”,-denmektedir.

Ermeni-Tatar çatışmaları esnasında Ermeniler daha çok Bakû ve Nahcivan’da, Tatarlar ise Şuşi, Yerevan ve Tiflis’te zarar görür.

Varandyan’ın iddia ettiğine göre Yerevan’da da Tatarlar ilk saldıranlardır ve Ermeniler çatışmaların ilk gününde yirmiye yakın kayıp verir. “Ertesi günü Ermeniler toplu olarak ateş açtılar, Türkler, Ermeni mahallelerine doğru ortak saldırı gerçekleştirmek istediler, fakat bizim düzenli müdafaamız onların planlarını suya düşürdü. Ertesi gün Türklerin yüze yakın ölüsü ve çok sayıda yaralıları vardı. Aynı gün içinde bir Türk’ün evine bomba atıldı ve yirmiye yakın kişi öldürüldü”.

1905 Ağustosunda Yevlakh-Şuşi yolu boyunca, özellikle de Ağdam’da çatışmalar olur. Şuşi’de, 20 Ağustos’ta bir Tatar, 29’unda ise Şuşi yakınlarında üç Ermeni öldürülür. Çatışmalar üç gün sürer, Ermeniler Şuşi’de, Ermeni mahallesindeki Tatarlara ait evleri ateşe verir. Aynısını Tatarlar, Tatar mahallesinde bulunan Ermeni evlerine yaparlar. 400 kadar ev ve işyeri kundaklanır. Ermenilerin Agulisliler kilisesi işgal edilerek terzil edilir ve Tatarların askeri üssüne dönüştürülür. “Tatarlar, Ermeni mahallesini tahrip etmek istediler, fakat Ermeniler şiddetli ateşle karşılık verdi. 2 Eylülde Müslüman yöneticiler, Ermenilere elçi gönderir ve nihayet Rus kilisesinde bir barış konferansı yapılır. Tatarlar ve Ermeniler alenen birbirleriyle kucaklaşarak, ebedi dostluk yemini ederler. Hapistekilerin değişimi yapılır, ölü ve yaralıların sayısı 300 kadardı. Ermenilerin daha iyi ateş ettiği ve iyi mevzilere sahip olduklarından dolayı ölülerin üçte ikisi Tatar’dı”,-diye yazmaktadır Villari.

Varandyan’ın verilerine göre “Ermeni-Türk çatışmaları, Transkafkasya’nın hiçbir bölgesinde, Karabağ’da ve başkenti Şuşi’de olduğu kadar azılı ve kanlı olmamıştır”. “Çatışmalar beş gün sürdü, sonuçta bizim tarafımızdan 40 ölü ve 68 yaralı vardı. Türklerin ölüleri 500 kadardı”.

Şuşi’deki çatışmalarından sonra 8000 Tatar ile 1200’i Zangezurlu, 500’ü ise İran sınırından gelen Kürt, Ermeni yerleşimlerine saldırır. Kazaklar, Eylül ayında onlara karşı harekât gerçekleştirir. Kazakların bir kısmı, Ermenileri korumak amacıyla Minkend’e gitmişti. Tatarlar, herhangi bir tehlike olmadığı konusunda güvence verir. Kazaklar uzaklaşır uzaklaşmaz Tatarlar, Minkend’deki Ermenilere saldırarak 140 kişiyi katleder.

Minkend’de gerçekleştirilen, Varandyan’ın sözleriyle, tüm Kafkasya’da dehşet ve infial dalgası yaratır. Bu vahşet Ermeniler tarafından cevapsız bırakılmaz “Gülaplu, Avdal, Divanlar, Hazraflu, Ğaradağlu gibi bir dizi Türk köyü yakılır, yıkılır”. Ağustos ayında Bakû’de Ermenilerle Tatarlar arasında silahlı çatışmalar gerçekleşir. Bu çatışmalarda “270’i Türk, 130’u ise Ermeni ve yabancı olmak üzere 400 kişi öldürüldü, Balakhani’nin madenleri ve Ermenilerin petrol kuyuları ateşe verildi”.

Ekimin ikinci yarısında şiddetlenen yeni Ermeni-Tatar gerginliği çarlık ordusunun müdahalesi sonucunda önlenir ve Ermeniler yeni kan dökülmesinden kurtulur. Tatar güruh, 200 kişilik bir Ermeni binasını kuşatır. Askerler, son anda Ermenileri kesin katliamdan kurtararak Salyan alayının kışlasına yerleştirir.

Yelizavetpol’daki, Ermeni-Tatar çatışmaları Kasımın ortalarında başlar. Önce iki Ermeni öldürülür. Çatışmalar beş gün sürer, Taşnaktsutyun’un mangaları, Ermeni mahallesine doğru yürüyen Tatar silahlı gruplarına başarıyla karşı koyar. Ateşkes sağlanır, taraflar ölü ve esir değişimi yapar, şehir, nehir sayesinde Tatar ve Ermeni bölümü olmak üzere iki kısma ayrılır.

Eyaletin, Getabek yakınlarında bulunan Ermeni köylerinde, Tatarların saldırıları sonucunda, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu onlarca Ermeni öldürülüp yaralanır. Karşılığında, Ermeni grupları1906 Ocağında Tatar köyü Söğütlü’yü ateşe verir ve bu olay esnasında yüz kişi kadar hayatını kaybeder. Yaklaşık on köy Ermeniler tarafından tahrip edilir. Ermenilerin Tatarlara karşı sayıca üstün olduğu Tiflis’te, çatışmalar Kasımın sonlarında vuku bulur. Yirmi civarında ölü ve yaralıdan sonra bu ihtilaf ocağı çabuk “söndürülür”. Lakin Varandyan, Ermeniler tarafından 8 ölü ve 60 yaralı, Azerbaycanlılar tarafından ise 500 ölü ve yaralıdan bahsetmektedir.

1905-1907 yıllarındaki Ermeni-Tatar katliamları esnasında öldürülenlerin sayısı konusunda kesin veriler bulunmamaktadır. Tadeuş Sıvyatokhovski, 3-10 bin sayısından bahsetmektedir. Filip Makharadze’nin verilerine göre Ermeni-Tatar çatışmalarında 10 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Davit Ananun’un hesaplarına göre en az 1500 Ermeni ve 1600 Tatar öldürülmüştür. Aknuni, 128 Ermeni ve 158 Tatar köyünün yağmalanarak tahrip edildiğinden bahsetmektedir.

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Yirmi yedinci bölüm-3

Photo- Baku in early 1900’s